5 Temmuz 2020 Pazar

Bir Yabancıdan Arda Kalanlar

Yine sıradan pandemi günlerinden biriydi bugün. Biten ekmeğimi, sütümü ve sigaramı almak için market alışverişine çıktığım günlerden biri yani. Yaşayacaklarımdan habersizce... Markette ihtiyaç listeme göre rafları gezerken ağır aksak ilerleyen yaşının cüssesinden ağır olduğunu sezinlediğim bir amca bastonu ile yanımdan geçiverdi. Bir kere de değildi bu geçiş birkaç kere karşılaştık. Fakat tahmin edersiniz ki o an sıradandı benim için. Sonra kasaya geçip elimdekileri bıraktım. Sırada beklerken amca gelip önümüze geçerek kasiyerden poşet istedi. Kulağımda kulaklık, yüreğimde çalan şarkının bıraktığı izlerle bekliyordum öylece işte. Amca poşeti aldı ilerledi ve geri döndü onca insan aradından seçtiği kişiye :” Bardak aldım poşete koymama yardım eder misin?” dedi. Evet o kişi bendim. Daldığım düşüncelerden ve ne olduğunu şuan hatırlamadığım, bilmediğim bilinmezliklerle dolu andan çekip aldı beni. Aldım poşeti ve gittik. 6 adet cam bardak almış. Poşete özenli bir şekilde doldurmaya çalıştığım sırada o “ Allah razı olsun kızım” dedi o ağırlaşmış sakallarının altından yorgun sesi ile. Hepimizden diyebildim. Kasaya döndük. Ben ödemelerimi yaptıktan sonra tam kapıdan çıkarken durdum. Sırt çantamdaki karpuz ve kavunun ağırlığı elimdeki poşetin yükü yüreğime “ Seda sen bu kadar zorlanıyorsun amca o bastonu ile o cam bardakları nasıl taşıyacak?” diye fısıldıyordu. Bu iç hesaplaşmamın ardılsıra geri dönüp aldım poşeti amca ödeme yaparken. Marketten çıktık. Baktım bir pazar arabası içinde üç adet büyükçe karpuz. Bardakları oldukça itinalı bir şekilde yerleştirdim. Bu sırada:
-“ Sen nereye gidiyorsun kızım?”
-“ Yukarı doğru çıkacağım amcacım”
- “Beni kaldırımın sonrasındaki düzlüğe götürür müsün peki?
-“Tabiki”
Aramızdaki diyolog bu şekildeydi. Ve  bir “Allah razı olsun kızım” cümlesi daha aktı gönlünden diline. Kaldırımdan indikten sonra “Sen nereye gidiyorsun amca?” dedim. Anladımki kulakları oldukça az duyuyordu renkli gözlü amcanın. Hele yüzümdeki maskeden dolayı çok daha fazla zorlanıyordu. Tekrarladım sorumu ve “ Şu sokağın sonunda evim kızım.” dedi. Aldım pazar arabasını “ Haydi amca gidelim.” dedim. Başladık yürümeye. “ Kızım bardakları hep kırıyorum, ondan aldım bukadar.” dedi. Ben suspus dinliyordum. Sonra “Alaşehirliyim ben” dedi benden ses çıkmayınca sanırım bilmediğimi düşünüp “ Manisa” deme ihtiyacı hissetti. Birkaç adım sonra suskunluğunu bozdu “ Ailemi kaybettim ben. Burda kızımla kalıyorum. Elimden bardaklar düşüyor kırılıyor ellerim tutmuyor artık ve kızıyorlar bana” dedi gönlündeki hüznü sesine yansımıştı ve derin bir suskunluğu buyur etti yüzüne. “ 83 yaşındayım biliyor musun?” cümlesi ile dağıttı sessizliği sanki suçlu bulunduğu kızıldığı noktada kendini savunmak istercesine. Dayanamadım. “ Amcacım üzülme lütfen, bardaklar kırılmak içindir, kırılır elbette.” dedim. Duymadı, durdu. O an maskemi çeneme indirip ses tonumu yükselterek yine tekrarladım cümlemi. Yorgun ve yıpranmış sakallarının altında teşekkürvari bir gülümseme beliriverdi. Devam ettik yolculuğumuza. Evine vardık o kapıyı açarken basamaklardan çıkartıyordum pazar arabasını ve komşularına denk geldik teşekkürlerle aldılar arabayı elimden. Amcanın dilinde dualar...  Allah’ a emanet edip amcayı, ayrıldım binadan. Düşündüm. Amca ailemi kaybettim demişti ama kızıyla yaşıyordu. Demekki dedim amcanın ailesi karısı imiş. Karısı bu dünyadan göçünce ailesini kaybetmiş. Kızına hiç kızmadım çünkü çocukluğunu ve bu amcanın nasıl bir baba olduğunu bilmiyordum. Kız ne yaşadı, ne yaşıyor bilmiyordum. Eleştirmek, kızmak haddim ve hakkım değildi. Sadece amcanın ailemi kaybettim lafı dönüp durdu gönül evimde. Dua ettim düşüncelerimdeki yoğunluk arasında:“ Mutlu ol amcacım. AileM diyebileceğin ve kaybettiğine üzüldüğün bir AİLEN olmuş. Bu dünyada gönlüne ferahlık misafir olsun. Huzur nefesin olsun. Zahir için sağlıkla, ele ayağa düşmeden, AŞK ile kavuşursun inşaallah sevdiceğine. “
                                                    ...

Amacım yardım ettim düşüncesindeki etik dışı çiğliği ve çirkinliği vurgulamak değil. Bunu hikaye etmek hiç değil... Amacım eşine olan özlemini, ailemi kaybettim lafındaki derin anlamı paylaşmak aslında. Herkesin bir hikayesi var. Bu yabancının upuzun ömründen kısacık yolculuğumuzda bana ve heybeme bıraktığı hikayesi...
Maviş gözlü, sakalları pamuk amca yüreği buruk özlem kokan anlardan geçiyor olsa da nasıl şanslı olduğunu biliyor muydu acaba?
İşte böyle bir gündü payıma düşen. Eşlerin “aileM” olabileceği umut ışığı yayılsın hepimizin üzerine. Çünkü bilinen; anne ve babalar birbirini sahiplenmeyince, ailem demeyince çocuklar hep bir eksik hep bir aile dışı kalıyor.
Darısı başımıza 🙏🏻 🤗