...........
Seni sevmem için sana dokunmam gerekmiyor...elele yollarda dolaşmam da... Gözlerinle konuşmak, gözlerimle konuşman yetiyor...Sevgini hissetmem için göstermen de gereksiz... Kalbinin atışını görmem için ten tene olmamıza da gerek yok... Havada yayılıyor hissettiklerin, bedenime doluyor...Saf bir sevgi sarıyor sen ve bende beni... Kokun burnuma dolduğunda tüm ruhun içime doluyor...
Sözleşmelerimiz yok...ne sen benimsin ne de ben senin... Ama gözlerimiz doluyor sebepsiz; bir fincan kahveyi yudumlarken. Özlem bize eşlik ediyor...
Seni seviyorum denmese bile duymaya hiç ihtiyaç duyulmadı ki... Sen benim aşk- ı tarifim oldun giderken bile....
Ve ben seni aradım vuslatın olmadığı her dokunuşta, adı aşk konmuş tüm kayboluşlarda. Sen kabını bulamayan sevda oldun...ruhumun kabı olmuş bedenimin ötesinde, özümü yaratan Yaratanın siluetinde...
Gözlerim uzaklara dalıp gittiğinde, yalnızlığım her defasında tokat gibi yüzüme indiğinde gökyüzüne bakıp sende olan sensizliği tattım her hücremde,soluğumda,seninle hızlanan kalbimin atışlarında... Sen, sensizliğin ta kendisiydin...
Ey Aşk!!! Senin altın tabaklara, makyajlanmış bedenlere, dekorlara ihtiyacın yok. Nekadar çok anlatılmaya çalışıldın. Kitaplara sığmadı, ansiklopediler yazıldı üzerine... Sözcüklerin bile var... Sen boşlukta süzülürken tüm asaletinle, seni cümlelere taşımaya çalıştı nice şairler, yazarlar, besteciler... Sen, onlara siz ne yapıyorsunuz, dercesine gülümsedin...
Senin sonsuzluğunda, senin özünde anlamsızlığın boşluğunu yarattılar....