13 Haziran 2016 Pazartesi

Varlığın Yok Oluşu

   
Hayatı ilmek ilmek işleyip akışında yol alırken yolun sonunu çoğu zaman düşünmez veyahut düşünmekten alıkoyarız benliğimizi. Sarsıcı bir süreçtir çünkü kaçınılan, bana ve sevdiklerime hiç uğramayacakmış hissiyatı doğuran. 
Yaşadığımız olaylar çoğu zaman kontrol mekanizmamızda çarkı döndürmemizi sağlarken bazı dişliler bu akışı bozmakta ya da mekanizmanın işleyişi durmaktadır: Kapıyı çalan son nefes ile birlikte...bana ya da sevdiklerime...
Tam da bu nokta da kontrolsüzlük hakimdir akışa  yitip gidenin geride bıraktığı psikoloji ile. 

   Merhaba belki de hiç tanıdık olmayan süreç: Kayıp ve Yas
  Aslında insanların çoğunun konuşmaktan kaçındığı hüzünlü ve ağır bir konudur kayıp ve yas. Çünkü hepimiz genel haliyle hayata bağlıyızdır ve nefes alırken nefessizliiği düşün(ebil)mek nerdeyse imkansızdır; ölümden korkar, kendimizin ve sevdiklerimizin sonsuza kadar yaşayacağını varsayarız. Ancak er ya da geç ölüm yaşamımıza girer ve sevdiklerimizi yitiririz. Bu yüzden ölümle ve sonrasında yaşanan kederle nasıl başa çıkabileceğimizi öğrenmek önemlidir.
Yas; dem vurulan yokluk olgusu ile karşılaşıldığında keder içinde yaşanan sürectir. Kaybı kabul etmemiz, kendimizi toparlamamız zaman alır ve "hiç bitmeyecekmiş" gibi görünen acı dolu bir dönem geçiririz. Bir insanı kaybetmenin ve kaybının acısını çekmenin yaşamın doğal bir parçası olduğunu anlamaya çalışmak yas süreci kolaylaştıracak etmenlerdendir.
Ne var ki iki kavram hakkındaki ayrıma da değinmek önem arzetmektedir: Yas süreci ve Depresyon. 
Yas Süreci adım adım yaşanılması gereken en doğal tepkidir. İçerisinde barındırdığı duygu durum aşamları ve en genel hali ile başetme yöntemleri ise şöyledir:

1-İnkar ve şok. Başlangıçta, sevilen birinin ölümünü kabul etmek zordur, ölümün gerçekliği inkar edebilir.
👉Yakınınızın ölümüyle ve genel olarak ölümle ilgili duygularınızı yakınlarınızla paylaştıkça, kabullenmek kolaylaşır. 
2-Pazarlık. Çoğu kimse ilahi bir pazarlık yapmaya çalışır. Bu pazarlıkta, genellikle yaşamın eğlenceli ve zevkli bir bölümü, kaybedilen insanın geri gelmesi için sunulur. Burada bir çeşit inkar durumu söz konusudur. 
👉Yapılan hiç bir hesabın yaşananı değiştirmeyeceği kaybın gerçekliği kendisini gösterdikçe fark edilir. 
3-Kızgınlık. Sizi geride bırakıp gittiği, yaşamdayken yaptığı ya da yapmadığı şeyler için ölene kızgınlık duyabilir. Ölen birine kızgınlık duymak kişiyi dehşete düşürebilir.
👉Olanları kabul etmek ve paylaşmak  zaman içinde acıyı hafifletecektir.
4-Suçluluk. Bir yakınınızı kaybettiğinizde, onunla yaptığınız ya da yapmadığınız şeylerden ötürü pişmanlık ve suçluluk hissedebilirsiniz. 
👉Unutulmamalıdır ki; Yaşananlar değiştirilemez hata yapılmış dahi olsa insani yanı kabul edip,  kişinin kendisini AFFETMESİ gerekmektedir.
5-Adalet arama. “Neden ben?” Aşamasıdır.  Ölümün adaletsizliğine karşı çıkılır ve yaşanılan kaybın bir şeyin bedeli olup olmadığını sorgulanır.
 👉Bu noktada ölümü yaşamın akışının bir parçası olarak görmeye çalışmakta fayda vardır. 
6-Yalnızlık. Kayıp nedeni ile sosyal çevreden ve önceki yaşantıdan kendini çekmekle oluşan değişiklikler, kendinizi yalnız ve korku içinde hissetmenize neden olabilir. 
👉Bu süreçte olabildiğince dirayetli olup kişinin kendisini anladığını düşündüğünü insanlarla acısını paylaşması etkili yöntemlerden bir tanesidir. 
7-Kabullenme. Unutulmamalıdır ki bu yokluğu getiren gidişi kabullenmek;kaybedileni unutmak ya da önemsememek değildir.
👉Durumun gerçekliğini algılayıp teslim olmak  yaşanılan duygu ile başa çıkmayı kolaylaştıracaktır.
 ...
 Varolan yas süreci bu adımları takip ederken kayıp ardı doğal bir süreçtir. Depresyon ise, Yaşantılanan dönem ve oluşturduğu duygularla başedememe sonucunda;ruh halinde düzensizlikler, yalnızlık duygusu ve sosyal çevreden uzaklaşma,uyku düzeninde problemler ve iştah kaybı  gibi semptomlar bunu izleyebilir. Yas tutan biri olarak eski halinize dönmek ve sosyal çevrenizde olup bitenlerle eskisi gibi ilgilenmek zaman alabilir. Burada zaman olgusu depresyonun önemini vurgulamaktadır.Sürecin uzaması halinde (3-6 ay) bir uzman desteği almak gerekmektedir. 
Tüm bu bilimsel yaklaşım aklımızın bir köşesine kazınırken benim demem o ki; 
Her duygu gibi hüznün yüzü de en doğal haliyle yaşanabilmeli. Yitirilen bir beden değil bir ömürdür aslında. Somut olan göçüp giderken ve üstat Yahya Kemal'in de dile getirdiği gibi gidenler memnun ve dönen yokken seferinden;geride yokluğun ihtivasında varolan tek somut;tutulan yasın yaşıdır.
Yitip gidenin bıraktığı duygu mirasını(!) zamanında;zamanı ile yaşamaktır olması gereken. Çevredeki insanlara düşen ise boş telkinler (ölenle ölünmez , vakti gelmiş vb) yerine ve hatta belki de konuşmak yerine sessizliği paylaşmaktır, sessizliğin dili ile desteklemektir. Çünkü kişi bu sürecinde telkinleri bilip dinlemekte lakin duymamaktadır boş oluşu da bu sebepledir. 
Sessizliğin dili demişken kayıplar sadece yokluk/ yok oluş içerisinde midir? Ya da varlıkta yokluk yaşayanların durumu farklı mıdır? 
Bir sonraki yazımızda varlığında yokluğunu yaşadıklarımızın duygu ve düşüncesini ele almak üzere ;)