Soğuk denemeyecek kadar bahar; sıcak denemeyecek kadar Son...
Ben ise sonunu yaşayanlardandım; ayaklarımda kar çizmesi, üstümde ince sayılmaz kalınlıkta bir mont ve hatta şal... Okadar sonunu getirenlerden ve eli ayağı bir türlü ısınmayanlardan yani...
Her dem üşürdüm oysaki; ama bu baharın sonunun son günlerinde daha çok üşüdüm...
Her kelimede buz gibi rüzgarlar esiyorken ne üstüme bir kat daha sardığım polar ne de kar botu ısıtmadı beni...
İstiklal yolu bir okadar uzun... Titriyorken içerim...
Kelimelerde üşür mü insan?
Öylesine üşümüştüm ki içerek içimi ısıtmaya çalıştığım hiçbir sıcak tat kâfi gelmedi...
Bir ezgi çıkıverdi bir yerden... Avuçlarım diye haykıran... Kim yazmış kim söylemiş umrunda değil algımın...algıda seçicilik bu ya; sadece avuçlarım kısmı şarkının...
Avuç içinden başladığını hissettim sol tarafımı titreten bu soğukluğun... Bir kez daha ürperdim...
Var yok arası rüzgar hafifçe saçlarımın arasından süzülüp geçerken ellerim ceplerimde yerini aldı...
Saatler//Rüzgar//Avuçlarım ve Sol Yanım oldu geriye bakì kalan an dan...
Hee sahi bir de metrobüste kurulan kelime çağrışımlarından ince bir nüans...
Zararın 'Yar'"Ar" ın da Kâr ettiği nokta...
Yani demem o ki; ömür dediğimiz Bir kumar....hayata atıyorsun bir zar;Ar lı gelirse düş'eş'... Zararlı çıkarsan....(;
Tüm güzelliklerin Düşeş tadında gelmesi umudu ile (;